Altın Kitaplar etiketiyle raflardaki yerini alan Savcı, sıkı bir polisiye romanı. Karanlık kuzey polisiyelerini Ortadoğu mistisizmi ile harmanlayan romanı yazarıyla konuştuk.
İçimdeki Balık filminin senarist ve yönetmeni Ertan Velimatti Alagöz’ün ilk romanı Savcı, Altın Kitaplar etiketiyle okurlarıyla buluştu. Finli bir anne ve Türk bir babanın çocuğu olan Ertan Velimatti Alagöz gibi Savcı da karanlık kuzey polisiyelerini Ortadoğu mistisizmi ile harmanlıyor ve “İntikam mı, adalet mi?” sorusuna odaklanıyor. Alagöz, sorularımızı şöyle yanıtladı.
Sinema dünyasından sonra Savcı adlı romanınızla bir yazar olarak karşımıza çıktınız. Neydi sizi Savcı’yı yazmaya çeken şey?
Son yıllarda yükselişte olan İskandinav polisiye romanları çok ilgimi çekiyordu. Finlandiya’da geçirdiğim bir yaz tatili sırasında, tekinsiz bir ormanın ortasında, ahşap bir kulübede Savcı’nın ilk karakteri ve dünyası etrafımda canlanmaya başladı. Bir kere o karakter aklınıza düştü mü kendinizi zaten yazarken buluyorsunuz. Hiç polisiye yazmamıştım ama o ortamda zaten polisiyeden başka bir şey çıkmazdı.
İskandinav kökenli olmanız da sizi bu alana çekmiş olabilir mi?
Sanırım olabilir. Kuzey ülkelerinin soğuk ve karanlık doğasında polisiyeyi besleyen bir melankoli olduğu gerçek. Her ne kadar daha çok Türkiye’de büyümüş olsam da mutlaka oradan da besleniyorum. Zaten Finlandiya’da bahsettiğim kulübede hikâye şekillenmeye başladığında “acaba yazmayalı mıyım?” diye düşünürken, orda çekip internete koyduğum bir fotoğrafın altına yorum olarak oyuncu arkadaşım Deniz Celiloğlu’nun “sende tam kuzeyli polisiye roman yazar tipi var” yazması bu romanı yazmam için son işaret oldu.
Peki, size göre İskandinav edebiyatında polisiyenin bu kadar güçlü olmasının sebebi ne?
Bence tamamen doğa şartları. Yaşaması zor bir coğrafya Kuzey Avrupa. Nerdeyse patatesten başka bir şeyin yetişmediği, karanlık ve soğuk bir ortam sizi yaratıcılığa ve üretmeye itiyor. Yalnızca polisiye, edebiyat veya sanat değil, hayatın her alanı için geçerli bu. Oralarda hayatta kalmanın yolu bu. Tembellik etme şansınız yok. Nerdeyse yoktan var etmek zorundasınız ve bence bu sanatın da yapı taşlarından biri. Yaşam kalitelerinin ve refah düzeylerinin bu kadar yüksek olmasının sebebi de bu. Ayrıca bahsettiğim gibi İskandinav ülkelerini üç kelime ile tanımla deseniz “Karanlık, soğuk ve tekinsiz” derdim. Ambiyans açısından bu üçü kadar polisiyeyi daha ne besleyebilir?
Kitaptaki genç Savcı ailesinin intikamını almak için yasa dışı yollara da giriyor. Sizin için intikam mı adalet mi?
Her ne kadar bu soruya adalet cevabını vermek istesem de sanırım bu içinde bulunduğunuz duruma bağlı. Bana göre intikamdan çok çaresizlik insana her şeyi yaptırabilir. Bu bir nevi hayatta kalma mücadelesi. Hikâyedeki savcı da aslında adalet arıyor ama etrafında kurulmuş olan oyun onu o kadar sıkıştırıyor ki mesleğinin sınırlarını yıkmak durumunda kalıyor.
Savcı’da “Kötülükleri önlemek için kötü olmak gerekir” sözü dikkat çekiyor. Bir önceki cevabı da düşünürsek bazen kötülük kaçınılmaz öyle ise…
Kötülük de hayatımızın bir parçası. Kötü olmasaydı iyi olanı da anlayamazdık. İyi olanı tercih etmeye çalışmak önemli ama ben iyiliğin her koşulda kötülüğü yeneceği “polyannacılığına” da inanmıyorum. Doğada da böyle değil. Saldırı saldırıyla, kötülük kötülükle karşılık buluyor genellikle. Bu anlamda kötülüğün ne olduğunu da doğru anlamak lazım. Ben hiç kimsenin yalnızca kötü ya da yalnızca iyi olabileceğini düşünmüyorum. Hepimizin içinde belli oranlarda ikisi de var. Bu bir bütün ve bunu kabullenmek gerekiyor. Romanda biraz bunun üzerine kurulu. Birini iyi veya kötü diye yaftalamadan önce hikâyesini dinlemek, anlamak gerekiyor. Bu hepimizin günlük hayatı için bile geçerli. Ayrıca intikam almanın doğası da bu değil mi? Bize kötülük yapana kötülük yapmak istiyoruz. Bazen gerçekten de daha büyük bir kötülüğü önlemek için o kötülüğü yapana kötülük yapmak gerekebilir.
Romanda oldukça iç içe bir olay örgüsü var. Yazım süreci zorlamadı mı?
Ben çok zorlanmadım. Umarım okuyucu da zorlanmaz, önemli kısmı bu. Baştan güçlü karakterler yaratır ve olay örgüsünü doğru kurarsanız gerisi çok zor olmuyor. Hatta aksine bence polisiyenin zevkli yanı bu.
Kitabı sinemaya uyarlamayı da düşünüyor musunuz? Çünkü senaryo diline çok yakın bir diliniz var ve hikâye filme uyarlamaya çok müsait.
Evet, Savcı’nın bir sinema ve dizi uyarlaması olacak. Savcı’nın senaryo diline yakın olduğu da doğru. Yazmayı bildiğim biçim bu çünkü. Bunun okuyucu için de metne bir dinamizm ve zenginlik kattığını düşünüyorum.
Yazmaya devam edecek misiniz, yeni projeleriniz neler?
Yazmaya kesinlikle devam edeceğim. Aklımda şekillenmeye başlayan hikâyeler var. Notlar alıyorum ama hangisi önce olur, roman ya da senaryo mu olur bilemiyorum henüz. Çünkü ben hikâyelere gitmiyorum, onlar bana geliyor.